Bugün odamda iki rubik küp buldum.
Tabii ki de bana ait değiller.
Ama birileri benim rubik küp çözebilecek kadar zeki olduğuma inanıp, Radiohead albümlerimin yanına ikisini üstüste koyup bırakmış.
Ördek telefonda konuşurken, internetten bakıp çözmemi ve evdekilere hava atmamı önerdi.
Sanki hiç işim gücüm yokmuş gibi (buradaki ağır ironiyi son bir haftadır çevremde olan insanlar daha iyi anlıyor) internetten resimli bir site bulup işe koyuldum.
20 dakika falan oldu ve hiç bir ilerleme kaydedemediğimi fark ettim ve iç sıkıntıma bir de bu anlık sıkıntıyı ekleyince iyice patlıcan gibi bir şey oldum. Ve elbette pes ettim.
Bu garip benzetmeyi kullanacağım şimdiye dek aklımın ucundan bile geçmezdi ama hayatım geçtiğimiz hafta bir rubik küp gibiydi. Zavallı ben, renkleri bir araya getirmek için çırpındım durdum. Sonunda güzel bir şeyler çıkmasını istediğim için. Başarmak istediğim için.
Ama tıpkı bu uyduruk rubik küpler gibi, insanlar da ortak düşüncelerde buluşmamakta ısrar ettiler.
Ve ne yazık ki insanları evirip çevirerek nasıl bir araya getirebileceğim konusunda resimli anlatımlı bir web-sitesi de yoktu.
En azından rubik küp için "aptal bir oyuncak" deyip geçebiliyoruz, peki ya insanlar?
Hele de değer verdiğiniz insanlar.
İşte böyle garip geçiyor hayat.
Karamelli latte ve rubik küp analojileriyle...
yarın okula getirsene.
YanıtlaSilthis post is like my favorite kind of cheese
YanıtlaSil