or so I've been told.
Evet efendim.
Buradayım.
Çılgın heyecanlar, karın ağrıtan stresler, ellerimle yazıp postaladığım - cevap alamadığım mektuplar, başvurular, formlar, sayfalarca formlar, neden istiyorsun?lar, gelince ne yapacaksın?lar, ne katacaksın?lar, şarkılar, notalar, transpozeler, 20 dakikalık aralarda 40 dakikalık kayıtlar, lütfenler, teşekkür ederimler, inanamıyorumlar, oley!ler, oh be!ler, vay be!ler...
Hepsi bunun içindi.
Kaybolmanın saniyeler süreceği, bulunmanın yıllar alacağı bir şehir.
Müzik, sonsuz müzik, her yerden herkesten akan müzik.
Hiç görmediğin giysiler, hiç görmediğin kıyafetler, hiç görmediğin insanlar, hiç görmediğin binalar, hiç görmediğin, göremeyeceklerin.
Mavi iş seloteypiyle yapıştırılmış kırık masa lambası.
Mavi iş seloteypiyle yapıltırılmış kırık masa lambasının yalnızlığı.
Zincirleme ad tamlaması.
Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim.
Annemi yolculayacağım günün gözlerimin kurumadığı bir gün olacağını düşünmemiştim.
13 yaşında hiç tanımadığım bir kızın halimi görüp bana sarılacağını hiç düşünmemiştim.
Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Her yerimden çaresizlik akıyormuş gibi.
İnsan hayal kurarken bunları düşünmüyor.
Sanırım kendinden büyük hayaller kurup gerçekleştiğinde benim kadar afallayan biri daha yoktur.
Tanıdık seslerle evin yolunu tutuyorum - zihnimde.
"I'm standing at the firing line
Too scared to jump to leave behind
The lights go down and there's nowhere left to hide
Into the great unknown!"
- Travis
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder