Sayfalar

22.4.10

16.30-19.30 arası bir yerler

Servis durur, kapılar açılır ve görev başlar.
Mmm.. Hava harika!

***

Bankamatiklerin yerini bilmediğinden telefon hakkını kullanır.
"Alo anne? Ben şimdi geldim ama param yok. Şimdi burdaki bankamatikler..."

***

Merdivenlerin altındaki küçük ayakkabı dükkanına gidilir ve rengarenk bağcıkların karşısına geçilir.
Hangisi? Hangisi? Hangisi?
Sonuç: 4 çift siyah, 1 çift beyaz bağcık.

***

Kendisinden geçmiş kulaklığın yenisini almak üzere Media Markt'ın yolu tutulur. Fakat onu "o" yapan yeşil kulaklıkları bulamayınca hüsrana uğrar.
Siyah, siyah, ucu mavi siyah, beyaz, siyah... Biraz daha idare ederim n'olucak!

***

Yine kendini yabancı albüm bölümünde bulur. Etiketlerin üzerindeki fiyatlara bakıp bakıp iç çeker. Bölümdeki albümlerin her birini bir kez eline alır, bırakır, bir kez daha alır, bir kez daha bırakır, bir kez daha alır, bir kez...
Alsam mı? Bi daha bulamam yani. Çok da param yok gerçi.. Şimdi konser bileti falan da iyice zarardayım hem... Bulur muyum ki? Almıyım ama ya... Ya da...

***

"2.99"luk albümlerin sepetini keşfeder.
Nee? Bunu da mı bırakmışlar? Oha Deep Purple! Oha oha Tori Amos!

***

Her Meydan gezisinin farzıdır: D&R'a girilir. İndirimdeki kitaplar, 4 liralık kitaplar, yeni çıkanlar, yabancı romanlar; bu sırayla tek tek incelenir. Sonunda bir ev dergisi, Penguen.. Uykusuz yoktur. Yine hüsran, yine hüsran...
"Uykusuz gelmedi mi?" Hof.

***

Küçük boy caramelatte alınır, dışarıdaki masalardan birine kurulunur, Penguen okunur.
Hihihihahahahhihih...

***

Tam evin yolu tutulmuştur ki...
Aman! Festival için bardak bakmayı unuttum!
Yeni istikamet: IKEA.

***

Yürüyen merdivenlerin başında bir teyze dönüp bir şeyler söyler. Kulaklıkları çıkarıp "Efendim?" der. Teyze "Beraber çıkabilir miyiz?" diyordur. Şaşkınlıkla kabul eder, teyze koluna girer. Meğerse teyze yürüyen merdivenlerden korkmaktadır. İnerken tekrar koluna girer, güvenli bir şekilde indiğindeyse çok teşekkür eder.
Heh!

***

Oturma odaları bölümünde koltuğun birine yayılmış başka bir teyze gözünün içine bakar ve kahkahalarla gülmeye başlar.
Nasıl yani?

***

Annelerinin azarladığı üç farklı yaşlarda erkek çocuğu üst üste konmuş halıların üzerinde oturmaktadır. Önlerinden havalı havalı geçer. Aradan kısa bir süre geçmiştirki yüzünü tam göremediği çocuk önünden geçer. Ağzı açık kalır. Üstüne üstlük...
Fransızca mı konuşuyor yoksa? Nasıl yani? Fransız mı şimdi bunlar?
Kuşburnu'nu heyecanla arar, fakat o açmamaktadır.
Hadi kuşburnu hadi, hadi...

***

Evin yolu tekrar tutulmadan orta boy taze mısır alır. Tuz, margarin, pul biber, kaşar.
Ham hum ham hum...

***

Ve tam evden içeri girmek üzeredir ki şu şarkı çalmaya başlar:

"You can hear her
Tic Tic Tic Tic

She’s a bomb and she’s gonna explode
She’s sky-rocket
She’s overload
No need to whisper cause
She already knows"
-Reamonn

1 yorum:

  1. ve sonra kuşburnuyla iki saat telefonda olanlar tartışılır.
    kuşburnu seni çok seviyor.

    YanıtlaSil