Bütün defterlerim herkesten önce biterdi; çünkü yarısı çizdiğim abuk subuk kıyafetlerle, soyut şekillerle, desenlerle ya da şiirlerle, yazılarla dolardı. Hiç durmadan yazmak isterdim bir kere. Ve yazmak kadar sevdiğim bir şey vardıysa çizmekti. Müzikten söz etmiyorum bile. Hiç durmadan şarkı söyler, okulun müzik adına ne kolu/kulübü vardıysa katılırdım. Korodur, orkestradır. En yakın arkadaşlarımla kendi şarkılarımızı besteleyip gösterilere çıkardık. Ve daha 11-12 yaşındaydık.
Yaptığım her şey, seçtiğim her ders, bulunduğum her yer bu tip şeylere odaklıydı. Sınavlara hazırlanırken bunlarla uğraşmamı istemeyen hocalarla kavga ederdim; çünkü onlarsız ben olamayacağımı bilirdim. Zamanımı sanata ayırmadığım sürece hep yarım kalacağımı bilirdim. Başarısız olacağımı; dahası mutsuz olacağımı bilirdim.
Peki şimdi ne oldu?
En son ne zaman elime bir kalem alıp bir şeyler çizdiğimi, bir amacı olmadan düzgün bir yazı ya da hikaye yazdığımı hatırlamıyorum. Kemanımı o kadar ihmal ettim ki, artık elime aldığımda ne yapacağımı şaşırıyorum.
Kendime sanat hakkında koyduğum hiçbir hedefin yakınında bile değilim...
Ve işin komik yanı: Hayatım boyunca daha çok hiçbir şeyden keyif almayacağım; ve bu yüzden başka hiçbir şey de yapmak istemiyorum.
Olmak istediğim yerden öyle uzağım ki..
Bu yüzden yarım kalmış hissediyor olabilir miyim acaba?
Başarısızlığım değil belki ama; mutsuzluğumun sebebi buysa, çok mantıklı bir sebep...
Hayatımdaki sanat nereye kayboldu?
ben de aynı durumdayım biliyor musun? hem de kendi kendime söz vermeme rağmen okullar kapanmadan önce, bu yazı dolu dolu geçiticem diye. ama yalan oldu ya, yazla beraber bi tembellik çöktü üzerime. hala da atamadım. yazık geçen zamana.
YanıtlaSil