Anlatırken o zaman yaşadığım mutluluğu hissedebiliyorum.
'Parmaklarımın üzerine parmaklarını koyup bana Clocks çaldırmıştı' dediğimde parmaklarımın üzerinde parmaklarını, acemice çaldığımız melodiyi duyabiliyorum.
O eski mutluluk öyle büyüyor ki içimde, anlatırken yüzümde o eski büyük gülümsemelerimden biri beliriyor.
Sanki bütün bunlar dünmüş gibi duyuluyor olmalı...
Ve bütün bunlar güzel şeylerden ibaretmiş gibi duyuluyor olmalı ki; 'Ama beni gerçekten çok üzdü' dediğimde kimse inanmıyor.
Ben, inanmıyorum bazen.
Melodisini unuttuğum besten geliyor aklıma.
'Şimdiye dek dinlediğim en güzel besten bu' dediğim.
'Bunu senin şiirin için besteledim' dediğin.
Hani, bana hiç yollamadığın besten.
Bana hiç yollamamış olduğun geliyor aklıma.
'Seninle paylaşamayacağım kadar değerli' demiş olman geliyor.
Kırk yılın başı konuşabildiğimiz günlerde, geçiştirişin geliyor.
Bana 'hala o kadar değerli değilsin' diyormuşsun meğer, bense sadece üzülüyorum...
O gün, ilk attığımız adımdan yirmi adım geride olduğumuzu şimdilerde fark ediyorum.
Herşeyin düzelebileceğine olan inancım öyle güçlüydü ki;
Nerede olduğumuzu bile anlamamışım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder