"Kalbimde bir şarkı tınladı,
İçinde yalnız sen ve o vardı..."
Bu sözlere şans eseri bugün rastladım.
6 Haziran'da Galatasaray Lisesi'nin festivalinde performans verecek olan BİZ grubuna ait sözler.
Bu grubu bugün bulmam kaderin bir cilvesi olsa gerek, çünkü gerçekten güzel şeyleri keşfetmeye ihtiyacım vardı, kafamı dağıtabilmek için.
Türkiye'de güzel indie müzik yapılıyor mu? sorusunu kendi kendine soran bir tek ben miyim bilmiyorum ama bugün cevabımı bu grup sayesinde almış oldum: Evet.
Kendileri kült alternatif şarkıları cover'lamakla kalmıyor (Bkz: "Aklım Nerde?" Where Is My Mind - The Pixies) yepyeni albümlerinde kendi bestelerini de yapıyorlar.
Az sonra ise Death Cab For Cutie tadında bir bestelerinin pamuk şeker esintili klibini göreceksiniz.
Gözlerinizi kapama arzusuna direnip, videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
Beğenenlerle 6 Haziran'da Galatasaray'da görüşürüz belki...
Biraz her şey, biraz hiç bir şey... Mutlaka bir yerlerde bir kahve kokusu, sakin bir melodinin tatlı duygusu...
29.5.12
Toz, duman, rüzgar.
Hiç düşünmüyor insan.
Düşünmemek kolay çünkü, öylesi daha rahat.
Düşünmediği sürece kırıyor insan.
Kırıyor, parçalıyor, ufalıyor toz ediyor.
Düşünmüyor pek.
Toz olan insan da düşünmüyor, küçük parçalarını alıp rüzgara atıyor kendini.
Başka bir yere bırakıyor.
Nereye gittiğini düşünmüyor pek.
Öylesi kolay çünkü, öylesi daha rahat.
Sonra düşünmeden parçalarını topluyor insan.
Yeniden kırılacağını düşünmeden.
Tozu, dumanı, rüzgarı düşünmeden.
Özür diliyor insan, düşünmeden.
Affediyor insan, düşünmeden.
Affediliyor.
Düşünmüyor pek.
Tozu, dumanı, rüzgarı.
Düşünmek acı veriyor zaten.
Düşündükçe fark ediyor insan,
Kırıkları ve çakma yapıştırıcıyı ve affedişleri
Affedilmişleri.
Tozu, dumanı, rüzgarı.
Düşünmemek gerek.
Öylesi kolay çünkü, öylesi daha rahat...
Düşünmemek kolay çünkü, öylesi daha rahat.
Düşünmediği sürece kırıyor insan.
Kırıyor, parçalıyor, ufalıyor toz ediyor.
Düşünmüyor pek.
Toz olan insan da düşünmüyor, küçük parçalarını alıp rüzgara atıyor kendini.
Başka bir yere bırakıyor.
Nereye gittiğini düşünmüyor pek.
Öylesi kolay çünkü, öylesi daha rahat.
Sonra düşünmeden parçalarını topluyor insan.
Yeniden kırılacağını düşünmeden.
Tozu, dumanı, rüzgarı düşünmeden.
Özür diliyor insan, düşünmeden.
Affediyor insan, düşünmeden.
Affediliyor.
Düşünmüyor pek.
Tozu, dumanı, rüzgarı.
Düşünmek acı veriyor zaten.
Düşündükçe fark ediyor insan,
Kırıkları ve çakma yapıştırıcıyı ve affedişleri
Affedilmişleri.
Tozu, dumanı, rüzgarı.
Düşünmemek gerek.
Öylesi kolay çünkü, öylesi daha rahat...
24.5.12
"Enough to make you go crazy"
Çok sıkı bir denge var hayatımda.
Öyle ki, herşeyin yolunda ve dengeli gittiği zamanları herşeyin sıkıştığı dengesiz zamanlar izliyor.
Bugün çok fazla şey duydum, dinledim, söyledim, söyledim ve bu henüz bir başlangıç.
Hatta bir başlangıç bile değil.
Bir sürekliliğin bir karesi.
Öte yandan bazı yoklukların dengesi hala kurulmuş değil; dengesi nasıl bulunacak onu da çok merak etmekteyim ya...
Böyle günlerde o bazı yoklukların hissi daha ağır oluyor, her saniye hissediliyor.
Kendime bunu bu kadar sorun ettiğim için kızmıyor da değilim, ama ne yapayım, böyle hissediyorum işte.
***
İşte böyle kendi kişisel dünyama dalıp daracık zihin koridorlarımda kaybolacak gibi olduğumu hissettiğimde derin bir nefes alıp, kendimden uzaklaşmaya çalışıyorum.
Olabildiğince uzağa, ve kendimi yalnızca bir tozu olduğum evrene bakarken bulabiliyorum.
Yapılacak ne çok şey var, diye düşünüyorum. "Yapabileceğim" ne çok şey var.
Ve biraz olsun huzur bulur gibi oluyorum.
Öyle ki, herşeyin yolunda ve dengeli gittiği zamanları herşeyin sıkıştığı dengesiz zamanlar izliyor.
Bugün çok fazla şey duydum, dinledim, söyledim, söyledim ve bu henüz bir başlangıç.
Hatta bir başlangıç bile değil.
Bir sürekliliğin bir karesi.
Öte yandan bazı yoklukların dengesi hala kurulmuş değil; dengesi nasıl bulunacak onu da çok merak etmekteyim ya...
Böyle günlerde o bazı yoklukların hissi daha ağır oluyor, her saniye hissediliyor.
Kendime bunu bu kadar sorun ettiğim için kızmıyor da değilim, ama ne yapayım, böyle hissediyorum işte.
***
İşte böyle kendi kişisel dünyama dalıp daracık zihin koridorlarımda kaybolacak gibi olduğumu hissettiğimde derin bir nefes alıp, kendimden uzaklaşmaya çalışıyorum.
Olabildiğince uzağa, ve kendimi yalnızca bir tozu olduğum evrene bakarken bulabiliyorum.
Yapılacak ne çok şey var, diye düşünüyorum. "Yapabileceğim" ne çok şey var.
Ve biraz olsun huzur bulur gibi oluyorum.
Brett Dennen - Make You Crazy .mp3 | ||
Found at bee mp3 search engine |
Kitap okumayı ve film izlemeyi ve bunların hiçbirini zorunda olduğum için yapıyor olmamayı özledim...
14.5.12
Homemade Jazz
Hayranlıkla izlemekte olduğum,
Tanıştığım için kendimi şanslı hissettiğim,
Ve gördüğüm kadarıyla şu klipteki tatlıların toplamından bile tatlı bir kadının,
Tatlı mı tatlı klibi.
Tanıştığım için kendimi şanslı hissettiğim,
Ve gördüğüm kadarıyla şu klipteki tatlıların toplamından bile tatlı bir kadının,
Tatlı mı tatlı klibi.
3.5.12
Saman kütleleri
Buralarda yine saman kütleleri sarmallar halinde uçuşur olmuş.
Kimse uğramıyor, ne bir ses ne bir soluk.
Ben de suçluyum ama uzunca bir süredir adam gibi bir şey yazmadım. Neden yazmıyorsun, diye de sormuyorsunuz ya neyse.
Kafamın yoğun, kalbimin yorgun olduğu günler geçiriyoruz yeniden yineden.
Bugün pek çok kahkaha attığım, gün geçtikçe bu kahkahaların daha da yüksek seslere ulaştığı su götürmez bir gerçek. Bazen çevremdekileri şaşkınlığa uğrattığımı görüyorum. Böyle zamanlarda kısa bir kahkaha daha atıyorum, daha sessiz.
Ne yazık ki bu kahkahalar kafamın yoğunluğunu biraz olsun hafifletmiyor.
Bitmeyen telaşlar, sonu gelmeyen yollar içerisindeyim.
Evde olmayı, işsiz olmayı ve tembelliği o kadar çok seviyorum ki.
Bazen herşeyi bırakıp bir ev kedisi olasım geliyor.
Ciddi anlamda tutkulu ve idealist bir insan olmanın bir büyük falsosu var ise, o da yapılan işlerin asla yetmiyor ve bitmiyor oluşu.
Peşinden varınla yoğunla koştuğun başarılar, onlara ulaştığında yalnızca yolun üzerindeki bir taşa dönüşüveriyor ve bir sonraki varış noktasına ulaşana kadar yine aynı telaşları aynı paniği yaşıyorsun.
Yapmakta olduğum şeylerin hiçbirinden gerçekten bıkmadım, çünkü büyük bir inatla yalnızca keyif aldığım şeyleri yapmaya özen gösteriyorum şu hayatta.
Ne yazık ki bu, bunca koşuşturmanın içinde sıkça yorulduğum ve kimi zaman umutsuzluğa düştüğüm gerçeğini değiştirmiyor. Hatta bu kadar tutkuyla bağlı olduğum şeyler için çabalamakta olduğumdan, ufak şeyler ters gittiğinde bile kendimi çaresizliğe düşmüş gibi hissediyorum.
Bazen bana bir "ben" lazım gibi geliyor, şuraya şu yazıları yazmakta olduğum andaki sakinlikte bir "ben". Arada sırada panikleyen "ben"i zaptetmesi için.
İşte bu tip gerginlikler ve sadece gergin olduğum için gerilmeler yaşadığım abuk subuk bir dönem. Kafamda şu canım blog'a yazacak doğru düzgün bir hikayem bile yok gördüğünüz gibi.
Bu sebeple başkalarının hikayelerini çalıp çalıp koyuyorum.
Hala okumadıysanız aşağıda sizi bekliyorlar.
Görüşmek üzre...
Kimse uğramıyor, ne bir ses ne bir soluk.
Ben de suçluyum ama uzunca bir süredir adam gibi bir şey yazmadım. Neden yazmıyorsun, diye de sormuyorsunuz ya neyse.
Kafamın yoğun, kalbimin yorgun olduğu günler geçiriyoruz yeniden yineden.
Bugün pek çok kahkaha attığım, gün geçtikçe bu kahkahaların daha da yüksek seslere ulaştığı su götürmez bir gerçek. Bazen çevremdekileri şaşkınlığa uğrattığımı görüyorum. Böyle zamanlarda kısa bir kahkaha daha atıyorum, daha sessiz.
Ne yazık ki bu kahkahalar kafamın yoğunluğunu biraz olsun hafifletmiyor.
Bitmeyen telaşlar, sonu gelmeyen yollar içerisindeyim.
Evde olmayı, işsiz olmayı ve tembelliği o kadar çok seviyorum ki.
Bazen herşeyi bırakıp bir ev kedisi olasım geliyor.
Ciddi anlamda tutkulu ve idealist bir insan olmanın bir büyük falsosu var ise, o da yapılan işlerin asla yetmiyor ve bitmiyor oluşu.
Peşinden varınla yoğunla koştuğun başarılar, onlara ulaştığında yalnızca yolun üzerindeki bir taşa dönüşüveriyor ve bir sonraki varış noktasına ulaşana kadar yine aynı telaşları aynı paniği yaşıyorsun.
Yapmakta olduğum şeylerin hiçbirinden gerçekten bıkmadım, çünkü büyük bir inatla yalnızca keyif aldığım şeyleri yapmaya özen gösteriyorum şu hayatta.
Ne yazık ki bu, bunca koşuşturmanın içinde sıkça yorulduğum ve kimi zaman umutsuzluğa düştüğüm gerçeğini değiştirmiyor. Hatta bu kadar tutkuyla bağlı olduğum şeyler için çabalamakta olduğumdan, ufak şeyler ters gittiğinde bile kendimi çaresizliğe düşmüş gibi hissediyorum.
Bazen bana bir "ben" lazım gibi geliyor, şuraya şu yazıları yazmakta olduğum andaki sakinlikte bir "ben". Arada sırada panikleyen "ben"i zaptetmesi için.
İşte bu tip gerginlikler ve sadece gergin olduğum için gerilmeler yaşadığım abuk subuk bir dönem. Kafamda şu canım blog'a yazacak doğru düzgün bir hikayem bile yok gördüğünüz gibi.
Bu sebeple başkalarının hikayelerini çalıp çalıp koyuyorum.
Hala okumadıysanız aşağıda sizi bekliyorlar.
Görüşmek üzre...
1.5.12
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)