Sayfalar

cam kenarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cam kenarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9.7.12

Bits & Pieces

This is the midst of a journey to begin another

***

I just saw a green airplane take off. Becuase from where I'm sitting, you can. And I wonder, for the sake of such a lovely color, where I would be going if I were on that plane.

***

I'm taking good care of myself. Escept for the M&Ms. But that's for seratonin. Yes. Indeed.

***

I keep thinking about what Chester told me. I keep thinking about Chester too.

***

I hardly believe that he was being honest, but I think it's a good thing that he bothered o say something nice to me. That right there is promise. And hope. And motivation.

30.8.10

Yeni Bavul

Yarın;
Odamı, balıklarımı, hala yarısını bile okumadığım kitaplarla dolu kitaplığımı, albümlerimin artık sığmadığı rafları, kendi oraya buraya tıkıştırdığım kıyafetleri, başımın ve popomun şeklini çıkarabildiğim -bunu sadece ben yapabiliyorum- yatağımı terk ediyorum.

Kalkışta lüzumsuzca takır tukur sallanacak ve beni korkutacak bir uçağın cam kenarındaki koltuklarından birine yerleşeceğim, bulutların üzerinden, beni benden alacak bir yerlere gideceğim.


Bir yanım olayın gerçekliğini hala kavrayamamış durumda ve uykulu; öteki yanımsa heyecandan ne yapacağını bilemiyor.
Bu iki yanımdan bağımsız bir başka yanım var ki; onun yapmak istediği tek şey High Fidelity'yi bitirip filmini izlemek.
Ah, bir de bu söz konusu yan, Nick Hornby'ye delilerce aşık.

5.8.10

3 saat sonra..

.. "uyanmam" gerekiyor. Ki hazırlanıp evden çıkabileyim, uçağıma yetişebileğim ve Ördek'e kavuşabileyim.

Uyumadan önce Kuşburnu'na bir hediye bıraktım, belki siz de bakmak istersiniz:
Don't Blame The Orange
Çok cici olma yolunda ilerleyen bir hikaye blogu bu, merak edenler varsa ara sıra bakabilir, hatta dilerse takip bile edebilir.

Yarın uçağım 7'de ve her zamanki gibi yerim cam kenarı..
"Sabaha bulutların üzerinde olacağım..."
Bunu siz de sevmediniz mi yani?

24.1.10

Cam Kenarı

Hayatımda sadece bir kaç defa uçağa bindim.
Ama her bindiğimde birşekilde cam kenarını kapmayı becerebildim.
Cam kenarında olmalıydım.

Emniyet kemerleri takılsın işareti verildiğinde ben de kendimi dışarıyı izlemek üzere hazırlardım.
Uçağın pisti sakin sakin gezişini izler, kendi içimde "hadi kalkalım artık" diye düşünürdüm. Ve sonunda uçak tamamiyle yerden kalkardı. Sanki benim ayaklarım yerden kesilmiş gibi olup karnım gıdıklanırken arkada bıraktıklarımızı izlerdim. Pistin, çevredeki arabaların küçülmesini; onlar küçüldükçe o ufak uçak penceresindeki ovale katılan diğer evleri...
Sonunda her biri birer noktaya dönüşür; ve uçağın kalktığı o sonsuz gri artık yeşil ve sarılarla dolu bir resimde ufak bir noktadan ibarettir.
Egzosun, dumanın mahvettiği maviden eser kalmamıştır.
Masmavi bir denizde ve beyaz köpüklerin arasında kalır insan.
Anlam kazandırmaya çalıştığınız, şekillerinde gerçeklik aradığınız bulutlar ayalarınızın altındadır işte...
Ben gözlerimi kırpmadan, saatlerce bulutların üzerinde gezerdim.
Uçak inişe geçtiğindeyse o bir kaç saatliğine yukarıdan izlediğim dünyaya yeniden ayak basacak olmanın garip duygusu sarardı içimi.
-Tabii kulağım tıkanmın ve beni tamamen felç etmemişse.-
Sarılar ve yeşiller kaybolur; önce küçük evler görüş alanını terk eder, sonra çevredeki boş binalar; ve her şey eski haline, o boş griye döner.
Uçak salınarak pistte durması gereken yere gider ve...
Ve ayrıldığım yerden uzakta ama bıraktığınm her şeyin yanında buluverirdim kendimi...

Mavi bir sonraki yolculuğunuza kadar sizleri orada bekleyecektir.
Şekilsiz bulutların yanında,
Yukarıda.