Sayfalar

ideal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ideal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4.7.12

Gitme Mevsimi

Yine o dönemdeyiz:
"Gitme Mevsimi"
Ben ve çevremdeki bir çok insanın kendini geliştirmek, kendini göstermek, kendini bulmak, kendini anlamak için "gittiği" mevsim.

Şimdiye dek çıkacağım en uzun yolculuk için bavul yapmam gerekiyor.
Şu an saat 20:23.
Uçağım yarın öğlen 12:00'de kalkıyor.
Evden sabah 07:00 gibi çıkmayı düşünüyoruz.
Asla istediğimiz zamanda evden çıkamadığımız için çıkışımız -en iyi ihtimalle- 07:30'u bulur diye düşünüyorum.
Bu bana, kabı olmayan su kütlelerinin yayıldığı gibi yayılmış olduğum odamı iki bavula sığdırmak için 10 saat 7 dakika bırakıyor.
Ben bu hesabı yapana kadar sürem 10 saat 4 dakikaya düştü bile.

Kendimden beklemediğim bir içsel panik, dışsal sakinlik içerisindeyim.
İçimde hiç durmak bilmeyen bir hortum var sanki. Bedenimin içindeki her şeyi savuruyor fakat derim öyle sert ki, içeride kısılı kalıyor. Dışarıdan baktığınızda ise uykulu ve huzurlu bir ben göreceksiniz.

Heyecanlanmamam saçma olurdu. Biliyorum.
Ne kadar uzun süredir yarın bineceğim uçağı beklediğimi beni azıcık tanıyan herkes bilir.
Yine de içime biraz daha hakim olabilmek isterdim.
Ya da en azından bavulumu toplayabilmek...

Derin bir nefes.

Ve işime dönüyorum.

Boston'dan bir isteğiniz var mı?

12.1.11

Take a shower.

Son bir kaç yıldır hayata en pozitif baktığım akşamüstüydü herhalde bugünkü...

"Taking a shower is a risk. Taking a shower is even a greater risk then any other. You know.. People die in the shower."

O anı bir kutuya koyabilmek isterdim; herşeyin yanlış gittiğini düşündüğüm günlerde açıp bugünkü gibi hissedebilmek için.

3.1.11

Adım 1

Bugün en büyük hayallerimden bir tanesine dair somut bir adım attım.

Uzanıp da dokunamadığım bir buluttan elime düşen bir yağmur damlası!

Yarın ikinci adımımı da atmaya gidiyorum.

23.7.10

Gelecek

Geleceğe dair tonlarca hayalimin olması; ve benim hiçbiri için hiçbir şey yapmamış olmam;
sizce de çok yanlış değil mi?

Yaşadığım telaşı ve hissettiğim korkuyu anlamanız sanırım imkansız.
Şu ana kadar yaptığım ve başardığım herşey bu kadar kolay mıydı yani?
Çünkü hiç bu kadar stres yaptığımı hatırlamıyorum...

İşin kötüsü de, birkaç gün sonra "hayat çok kısa" ve ya "dünya da daha önemli ve büyük şeyler" dönüyor mentalitelerine kapılıp; hiçbir şey yapmayışımı anlayışla karşılayacak ve yeni bir yazı daha yazacağım. O anı takip eden diğer günlerde ise aklıma yine aynı şeyler takılacak ve ben yine üç buçuk atacağım.

Dengesiz olmak var, dengesiz olmak var.

İnsanların don değiştirdiği gibi hayata bakış açımı değiştirmeyi bırakmam gerekiyor sanırım...
(Böyle söyleyince ben don değiştirmiyormuşum ya da insan değilmişim gibi duyuluyor, herneyse..)


Sürekli hiçbir şeyin imkansız olmadığını duyuyoruz.
"Kafana koyarsan olur"
"İstersen yaparsın"
"Sen iste herşey çok güzel olur" falan filan.
Bunun doğru olduğunu biliyorum.
Tabii ki şansla alakası var, daha önce okuduğum kitabı (The Outliers) uzun uzun anlatmıştım.
Ama istemekle de alakası var; ve risk almakla; ve zaman ayırmakla.
İnsanın bunları anlaması gereğinden uzun sürüyor.

İşte benim için de böyle olmasını istemiyorum.

20.3.10

Yetiyor

"... He wasn't me. But he was who I wanted to be, so that makes him the best version of myself, and that can't be a bad thing, to have the best version of yourself standing there on a bedroom wall and watching you. It makes you feel as though you musn't let yourself down."
from SLAM by Nick Hornby

***

O aptal kavram dersinde hoca "Kendinizi seviyor musunuz?" diye sorduğunda çok düşünmeden evet dedim.
Çünkü bunu daha önce yeterince düşünmüştüm.
O benim ses tonumu kendince yorumlamış ve muhtemelen kendini beğenmiş bir insan olduğumu düşünerek "Pekala, şimdi bize açıkla, kendini neden seviyorsun?" demişti.
Ona uzun uzun insanın kendisiyle olan ilişkini anlatmaya ya da kendimi çok defa sorguladığımdan bahsetmeye ne niyetim ne de mecalim yoktu.
Kısaca iyi bir insan olmaya çalıştığımı; ve yaptığım şeylerin hiçbirinin kötü bir amaç taşımadığını en iyi ben bildiğim için kendimi sevdiğimi söyledim.
Pek inanmadı ama o eleştirel ses tonuyla bile olsa kırk yılın başı mantıklı bir şey söyledi cevap olarak: "Arkadaşınıza iyi bir insan olmak kendisini sevmesi için yeterli geliyor."

Ama galiba zaten bir tek bana yetiyor.

9.1.10

Fading out, under the rain...

Şu sıralar olmak istediğim ideal insandan öyle uzağım ki..
Hiç bir zaman tam anlamıyla onun gibi olamayacağım, zaten hiç bir zaman tam anlamıyla ideal olunmaz çünkü o zaman idealin bir anlamı kalmaz; ama böylesine kendime yakıştıramadığım bir ruh halinde olmak beni gerçekten rahatsız ediyor.
Moralim bozuk olduğunda kişiliğimin bu kadar altüst olmasına anlam veremiyorum. Bir anda her şey bitmiş gibi geliyor. Kendimin espiri yapmasını bırakın, başkalarının espirilerine gülemiyorum. Hatta rahatsız bile oluyorum. "Ne var ki bunda bu kadar komik?" gibi düşüncelerle daha da sinirleniyorum.

Sonra o "Boşver!"ler var.
"Boşver!"
Morali bozuk insanlara söylenmemesi gereken tek bir kelime varsa "Boşver!" olsa gerek. Küfret, kız, dalga geç. Ama "Boşver!".. Demeyin onu. Boşverebilse boşvermez mi zaten? Unutup hayatına devam edebileceği olsa, çoktan unutmaz mı? Gülüp geçebilse, bir kahkaha koparıp üstüne bir de kendisiyle dalga geçmez mi?
"Boşver!"

Beni bekleyen final haftası ruhumu elegeçiriyor sanırım. Huysuz ve mutsuz bir insan oldum çıktım. Olmak istediğim son şey. Huysuz ve mutsuz. Etrafımdaki şeylerden zevk alamıyorum. Fırsat bulduğum her arada insanlardan kaçıp farklı yollardan yürüyorum kulağımda müziğimle. Telefonumu sessizde bırakıyorum gün boyunca...
İnsanlara verdiğim sözleri tutamıyorum,
Kendime verdiğim sözleri tutamıyorum,
Tutamadığım sözlere verdiğim sözleri tutamıyorum...

Etrafımda insanlar varken bile kendi kendimle konuşuyorum.
Bazen duymasınlar diye sadece içimden, bazense onu bile umursayacak halim olmuyor...

Bütün bunların bir haftadan biraz daha uzun bir süre sonra biteceğini bilmek iyi bir his.
Ama sene sonu ortalamam geldiğinde herşey yine bu hale dönecek.
O çok sevdiğim Cumalardan bir tanesine yine gözlerim ıslak, aklım darmaduman, hayallerim yerlerde sürünüyor olacak.

Kulaklıklarım kulağımda tabii...

"When the pain dies down
And the dam becomes a river
The fire burns out under the rain..
Can you feel it now?
It's gone from you forever
Fadin out under the rain..."
Chris Stills