Sayfalar

23.2.12

Zamanı Durduramama Sendromu


Untitled, originally uploaded by nikolinelr.
Hızlı geçen günlerden, dinmek bilmeyen gürültüden ve bitmek bilmeyen işlerden boğulmak üzereyim.
Sürekli kendi kendime şikayet ediyor gibiyim, ve sadece bu düşünce bile beni biraz daha sinir ediyor.

Yaptığım ve yapacağım her işi, tanıdığım ve tanıyacağım her insanı çok seviyorum; beni yanlış anlamayın. Çoğu zaman bu kadar huysuz bile değilim.
Sadece ritmine yetişmek için çırpınıp durduğum şu hayatta bir molaya ihtiyacım var.

Her şey dursun istiyorum. Şimdi. Şu an.
Herkes dursun, ve sessizleşsin, ve sakinleşsin...
Bana birkaç gün verin, birkaç hafta belki. Bilemedin birkaç ay.
Söz veriyorum döndüğümde her şeyi halledeceğim.
Ama lütfen artık birileri durdursun şu zamanı.

20.2.12

You Don't Know Me (Ray Charles)




"And anyone can tell,
You think you know me well,
Well, you don't know me..."
- Ray Charles


Michael Bublé yorumuyla, çünkü son zamanlarda bir tek onun sesini duyduğumda kendimi sakinleşmiş hissedebiliyorum...

18.2.12

"I'm just too far from where you are..."

Son zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğum şeylerden bir tanesi sessizlik.
Öyle ki, gürültüye karışacağını düşündüğüm için müzik bile dinlemiyorum bazen.
Şu an, gürültüyü bastırabilme umuduyla yumuşacık müziğin sesini açtığım anlardan bir tanesi.

Kendi kendime saatlerce konuşasım geliyor bazen.
Anlatacak çok şeyim olmalı, diye düşünüyorum, kafamın doluluğu ancak bu şekilde açıklanabilirmiş gibi geliyor.
Oysa ki şu son günlerde konuşacak şey bulmakta zorlanıyorum. Söylediğim şeyler üzerinde pek düşünülmemiş sözcüklerin anlamlıymış gibi bir araya getirilmesinden oluşuyor.

Niye böyle?
Ben de bilmiyorum.

Kendimi olmayan bir insanı beklerken buluyorum bazen.
Ona anlatabilirdim, diyorum, o anlardı.
O kim?
Ben de bilmiyorum.

"And I'm surrounded by,
a million people, I
Still feel all alone
Oh, let me go home
Oh I miss you, you know..."
- Michael Bublé

16.2.12

4:14

Çok hızlı geçen günleri sevemiyorum, beni telaşlandırıyorlar.

14.2.12

13 Şubatın son demlerinde

Yalnız geçirilen 14 Şubatların histerisi bende pek yoktur.
Yalnız geçirilen herhangi bir günden farklı bir histeri yok diyelim en azından.

Öte yandan, sadece insanları güldürebilmek için işi gücü bırakıp kırmızı kağıttan kestiğim kalplerin üzerine akrostiş yazacak bir dengesizlikte olduğumu burada itiraf edeceğim.
Son bir buçuk saatimi "popo" ve nice kelimelere kafiye düşünerek geçirdim...

Bilmiyorum, bu işe başlamadan önce düşüncesi bile öyle hoşuma gitmişti ki, insanları bundan mahrum edemezmişim gibi geldi. Bu ve benzeri saçmalıklar olmadan hayat hiçbir şeye benzemezdi bana kalırsa.
Daha çok insan saçmalamalı.
(Manasız sosyal mesajımı da veriyorum.)

Her neyse, bu başı sonu bir şeye benzemeyen yazının bir amacı varsa, o da sadece bir şeyleri kutlamak için icat edilen günlerde keyfinizi kaçırmanıza izin veremeyecek olmamdı.
Sevgililer gününü kutlamak için bir sevgiliye ihtiyacınız olmadığını hatırlatmak istedim.
Arkadaşlarınıza da pekala aşk şiiri yazabilir, çikolata alabilirsiniz.
Hatta çok arzu ediyorsanız bana da çikolata alabilirsiniz.

Kısacası, hepimizin Sevgililer Günüsü kutlu olsun.

10.2.12

"I found a dream.."

"..that I could speak too
a dream that I can call my own"
- Etta James
(Dinle)


Keyfim öyle yerinde ki. Ve sebebi şu yukarıdaki şarkıdan başka bir şey değil.

-Biliyorum buralar alışık olduğunuzdan da fazla müzik doldu son zamanlarda, ama öyle bir dönem yaşıyorum gerçekten.-

Salı akşamı müzik yapmaya gideceğimi söylemiştim, öyle de oldu, kendim gibi bir salon dolusu insanla jam yapma fırsatı buldum ve ben de şu yukarıdaki şarkıyı söyledim.
Ah o şarkı yok mu.
O şarkı olmasa benim halim ne olurdu.
Söylemeyi bu kadar çok sevdiğim, hatta belki de bu kadar iyi bildiğim başka bir şarkı gerçekten yok.

Etta James'i birkaç hafta önce kaybettiğimizde üzülmemin en büyük sebeplerinden birisi de buydu işte.
Bana ne söyleyeceğimi hiç bilmediğim anlarda sarılabileceğim bir şarkı verdiği için.
VE harika bir kadın, harika bir vokalist olduğu için.

Keyfimin yerinde olmasına gelince de sadece şunları söyleyebilirim:
Bir şarkı söylerken, sizi dinleyen insanların ne dediğinizi ve ne hissettiğinizi anlaması ve bunlara karşılık vermesi kadar muhteşem bir şey yok.
En azından en büyük hayali hayatını müzik yaparak geçirmek isteyen "ben" için bu böyle. :)
Salı akşamı da hayalimi bir kez daha bulmuş oldum.

6.2.12

A Hard Day's Night (The Beatles)

Dinle

Bir önceki gün yatağımda mutlulukla dön-dön-döndüğüm saatlerde,
Bugün çoktan uyanmış, pijama dışında kıyafet giymiş, kahvaltı etmiş hatta öğle yemeği bile yemiş olmak bana birazcık koyuyor. Birazcık. Ama koyuyor.

Ciddi anlamda yorucu bir gün olduğunu söylemek isterim. Ve daha bitmedi bile.
Sanırım geçtiğimiz haftalarda Nirvana'ya ulaşmıştım. Şimdi şimdi anlıyorum.

Neyse ki yarın Dream ile keyfimi yerine getirecek bir şeyler yapmaya gidip, kendimizi hala tatilde olabileceğimize inandıracağız.

Cuma'ları iple çekme maratonuna hoşgeldiniz.




18/365 Damn That!, originally uploaded by Laine Up.

4.2.12

You're the only reason I keep on comin home..

Uzun bir aradan sonra tekrar müzik yapmak iyi geldi.

Sıradaki parça, müzikçalarlarının kulaklıklarını taktıklarında ister istemez huzura kavuşanlara geliyor...

Amos Lee - Sweet Pea

Powered by mp3ye.eu


Not: Amos Lee kesinlikle dinlenilmesi gereken bir adam... Çok tatlı müzikler yapmanın yanında, harika doğaçlamalar yapıyor ve an itibariyle gelse de görsem dediğim insanların başında geliyor.

3.2.12

Karın Erimesi

"Yazar burada 'karın erimesi' sembolünü, tatilin bitişinin bir habercisi olarak kullanıyor."

Öğle vakti uyanmaların, gece yarısı izlenen filmlerin, üşenmeden hazırlanan kahvaltıların ve dilediğimce tembellik yapmaların sonuna geldik.
Bir kez daha.
Şu an bulunduğum hazin ruh hali beni bile korkutuyor.
Hallice idealist, dünyayı kurtaracağına inanacak kadar optimist bir insan olarak fazla miskinim.
Bıraksanız günde 14 saat uyur, uyanınca utanmadan "mmm O kadar oldu mu yea?" derim.

Neyse, en azından bu sefer bir şeyleri rayına oturtmuş gibiyim; belki tatil bitince de devam edebilirim.