Beraber olmak ne güzel...
Bir kaç ay sonra o kadar çok fazla insanı özlüyor olacağım ki; ve bu düşünce şu an bana fazlasıyla uzak.
Çünkü bazılarını bir kaç hafta, bir kaçını geçtiğimiz şu iki üç günde gördüm.
Sohbet ettik, güldük, eğlendik..
Sarıldık,
Vedalaştık..
Beraber olmak ne kadar güzelmiş...
***
"- Just forget about the miracles, Zia. They don’t mean a thing.
- Everybody in camp can do that but me.
- Hey, give yourself a break, man.
- I’m dying to do one. Just a small one, even if it’s stupid.
- Here’s the deal. As long as you want it so bad, it’s not gonna happen. The only way it’s gonna work is if it doesn't matter. You know what I’m saying?
- I don’t know. I guess. I don’t know. It just doesn’t make any sense to me.
- It will. It will."
(Wristcutters: A Love Story)
Biraz her şey, biraz hiç bir şey... Mutlaka bir yerlerde bir kahve kokusu, sakin bir melodinin tatlı duygusu...
veda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
veda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12.8.10
13.2.10
Hoşçakal
Ben çok değer verdiğim şeyleri paylaşmaya çok çekinirim.
Çünkü bütün şarkılar, kitaplar, sözcükler sizinle kalır; ama insanlar gelip geçici olabilir.
Onları bir kütüphaneye ya da bir cd'ye sıkıştıramazsınız.
Gitmek istediklerinde, onları durduramazsınız.
Çoğu zaman.
Ve birisiyle bir şeyleri paylaştığınızda, o insan kalsa da gitse de bunu geri alamazsınız.
Seneler sonra da o şarkı size o insanı söyleyecek, o çok sevdiğiniz söz size o insanı anlatacaktır.
***
Seninla aramızda ne vardıysa,
O mükemmeliyet
Çoktan bitmişti.
Bir anıydı.
Çok güzel bir anıydı hem de.
Güneş batıp tekrar doğana dek konuşmamız,
paylaştığımız müzikler, sözcükler, tutukularımızdı.
Parmaklarımın üzerindeki parmakların, beraber çaldığımız bir melodi,
Senin bana, benim sana eşlik ettiğim o güzel şarkıydı.
Ve biz o anıyı çok seviyorduk.
O anıya öyle sıkı tutunuyorduk ki...
Hiçbir zaman kopamayacakmışız gibi geliyordu.
Hiç bir zaman kaybolamayacakmış gibi...
"Hoşçakal."
Ne kadar çok kızardım sana, bunu söylediğinde.
Bana bir daha görüşmeyecekmişiz gibi gelirdi sen böyle söylediğinde.
Sense yine de her seferinde böyle demeye devam ederdin.
Sanki bir daha görüşmeyecekmişiz gibi...
"How to save a life..."
-The Fray
Çünkü bütün şarkılar, kitaplar, sözcükler sizinle kalır; ama insanlar gelip geçici olabilir.
Onları bir kütüphaneye ya da bir cd'ye sıkıştıramazsınız.
Gitmek istediklerinde, onları durduramazsınız.
Çoğu zaman.
Ve birisiyle bir şeyleri paylaştığınızda, o insan kalsa da gitse de bunu geri alamazsınız.
Seneler sonra da o şarkı size o insanı söyleyecek, o çok sevdiğiniz söz size o insanı anlatacaktır.
***
Seninla aramızda ne vardıysa,
O mükemmeliyet
Çoktan bitmişti.
Bir anıydı.
Çok güzel bir anıydı hem de.
Güneş batıp tekrar doğana dek konuşmamız,
paylaştığımız müzikler, sözcükler, tutukularımızdı.
Parmaklarımın üzerindeki parmakların, beraber çaldığımız bir melodi,
Senin bana, benim sana eşlik ettiğim o güzel şarkıydı.
Ve biz o anıyı çok seviyorduk.
O anıya öyle sıkı tutunuyorduk ki...
Hiçbir zaman kopamayacakmışız gibi geliyordu.
Hiç bir zaman kaybolamayacakmış gibi...
"Hoşçakal."
Ne kadar çok kızardım sana, bunu söylediğinde.
Bana bir daha görüşmeyecekmişiz gibi gelirdi sen böyle söylediğinde.
Sense yine de her seferinde böyle demeye devam ederdin.
Sanki bir daha görüşmeyecekmişiz gibi...
"How to save a life..."
-The Fray
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)