Sayfalar

Oasis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oasis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1.11.10

Shuffle #11

"An extraordinary guy
Can never have an ordinary day
He might live a long goodbye
But that is not for me to say
I dig his friends, I dig his shoes
He is just a child with nothing to lose
But his mind, his mind

They are sleeping while they dream
But then they want to be adored
They who don't say what they mean
Will live and die by their own sword
I dig their friends, I dig their shoes
They are like a child with nothing to lose
In their minds, yeah their minds

But I'll have my way
In my own time
I'll have my say
My star will shine

Cos you see me I've got my magic pie
Think of me, yeah that was me I was that passer by
I've been and now I've gone

There are but a thousand days preparing for a thousand years
Many minds to educate the people who have disappeared
D'you dig my friends? D'you dig my shoes?
I am like a child with nothing to lose but my mind
Yeah my mind..."

- Oasis

28.2.10

Shout it out loud...

Sevindiğimizde, sinirlendiğimizde, bıktığımızda;
Kısacası duygusal zirveler yaşadığımızda, bizi etkileyen şeylerin adını bağırmamız çok garip gelmiyor mu size?

"Zafer!"
"Lab report!"
"Çikolata!"
...

Bunun neden yapıldığını hiç bir zaman anlayamayacağım sanırım.
Belki bir çeşit paylaşma eğilimidir; ya da gösteriş merakı kimi zaman.
Ya da insanın o yüksek gerilimi içinden atışıdır sadece.
Belki kelimeler değildir önemli olan, önemli olan bağırabilmektir.
Kim bilir?

"But it makes me feel alive
Shout it out loud
When I'm alive
Shout it out loud"
-Oasis

23.2.10

Make It Happen

Son zamanlarda başıma gelen ve benim yaptığım şeyler bana çok garip gelmeye başladı.
Bastırılmış bir ben varmış sanki de sıkılıp dışarı çıkmış gibi bir hali var. Tabi o dışarı çıktığındaysa öbür ben sıkışıp kalıyor sonra yanaklarıma hücum edip kıpkırmızı yapıyor.
Kimileri bunu utançtan, heyecandan sanıyor; oysaki o bastırılmış bir benden başka bir şey değil.
Bir biriyle yer değiştirip duruyor bu ikisi.
İki taneler mi ondan bile emin değilim doğrusu...
Ama öyle güzel bir denge buluyorlar ki içimde benim bir şey dememe kalmıyor.
Kendimi az rezil etmiyorum, potlar kırmıyor değilim ama "başıma ne geldi bir bilsen!" demediğim bir gün geçirmedim ne zamandır.

Akşam eve yürürken kafamdan şu cümle geçiyordu:
"Hayat imkansızlıklarla doludur."
Yürürken bu beyana iyi bir cevap arıyordum ve benim yerime cevabı Oasis verdi:
"You gotta make it happen,
You gotta make it happen..."

Hayat imkansızlıklarla dolu, doğru.
Ta ki onu mümkün kılana dek...