Sayfalar

26.6.12

Sang, Romanticised, Found: The Script

"The truth is, I spent a lot of my childhood singing when the other kids were outside playing football and getting into trouble." 
(Danny O'Donaghue)
"I'm not trying to romanticise it, where we grew up was a shit hole, it was stealing cars, all the usual bollocks, but music gave me a sense that I could break away. I know it sounds like a cliche, but to me, as a kid, that was my way out." 
(Mark Sheehan)
"My mother always said to find one thing in life that you're good at and the day I picked up thesticks I found it."
(Glen Power)


***


4 sene kadar önce İngiltere'ye gittiğimde içinde kaybolduğum dev bir müzik dükkanının dış duvarlarında dev gibi bir poster vardı.
Mavi bir arka plan, dans eden sarışın bir kadın ve bir gökkuşağı hatırlıyorum.
Bir de bir grubun adını.
Nasıl unutabilirdim ki?
Şimdiye dek gitmiş olduğum en büyüleyici yerin dış cephesini kaplayacak kadar büyüleyici olması gereken bir müzik yapıyor olmalılardı.
Ama öyle ya, daha önce dinlememiş olduğum müziklerin albümlerini almadan hep iki defa düşünürüm. Bu vakada ise yalnızca iki defa değil, defalarca düşünüp almaktan vazgeçmiş idim.


Bugün Dream'le laf olsun diye girdiğimiz dükkanda albümü "fırsat" tabelası asılmış bir sepetin içinde bulana kadar.
Fırsat. Mesaj açıktı.


Çok büyük bir pop hayranı olmadığımı söylemeliyim. Fakat beklentilerimin çok üzerindeki bu albümü paylaşmadan edemezdim. Hele de müziğe karşı böyle tutkulu adamların ellerinden çıkmış bir albümken.

The Script - If You See Kay

25.6.12

The Issue

"You know what the issue is with this world? Everyone wants some magical solution to their provlem and everyone refuses to believe in magic."
(Mad Hatter "Once Upon A Time")

22.6.12

"Dev Kazak" ya da "Fil"

Yiyemeyeceğini bildiği halde utanmadan kaymağın üzerine balı boşaltan;
Anlamadığı sanat eserlerine anlam katmaya çalıştığımda benimle umarsızca dalga geçen;
İş filmlere geldi mi pek seçici ama haklı da olan;
Bir başka sergide kendini bulduğunu idda ederek file benzeyen dev bir kazağın resmini çeken;
Girdiğimiz tipi kayık bir binada arkamıza kapınan kapıyı duyunca benimle aynı korku filmi sahnesini düşününen;
Benimle yemeğini paylaşıp, sadece içebildiğimiz için içtiğimiz şarabın beyazıyla bana eşlik eden;
İstesek de bulamayacağımız bir tatta geçen bir konserde en az benim kadar eğlenebilen bir arkadaşım var.
Kendisi deniz kızı ariel'in eltisi, Minnie Mouse'un gardrop düzenleyicisidir aynı zamanda.

Bir de çok tatlıdır.
"Ciğerime işlemiş", ben de "kafa bırakmamış" bir ördek yavrusudur o.
Aman benden duymuş olmayın.

İyi ki doğmuş idin.

18.6.12

5 dakika mola.

Başıma harika bir şey geldiğinde, bu harika deneyimin ilk 10 saniyesinde öyle panik oluyorum ki deneyimin gerçekleştiği alandan uzaklaşmam; biraz sakinleşmem, ve ancak sakinleştikten sonra geri dönmem icap ediyor.
Ve söz konusu harika deneyim birisiyle tanışmak ya da konuşmaksa şayet,
"siz bi 5 dakika durun ben sakinleşip geliyorum" demek çok yersiz olacağından,
Panik halinde bir 5 dakika konuşup, sonrasında mavi ekran vermeye başlıyorum.
Konuşmayı devam ettiriyorsam saçma espiriler yapıyor, ya da daha kötüsü saçma bir espiriyle konuşmayı sonlandırıyorum.

Halbu ki bir 5 dakika verseler bana, dönüşüm muhteşem olur.

14.6.12

Where My Heart Is

Külahtaki dondurmalarımızdan beter eridiğimiz şu günlerde, her şey ayrı bir güzel.
Evet sürekli olarak sıcaktan şikayet eder haldeyim, evet huysuzum; ama gerçekten güzel günler geçirdim.

Nefis müzikler dinledim.
Nefis insanlarla bir aradaydım.
Öyle nefislerdi ki; yaptığım için beni en çok utandırabilecek hatalara karşı bana içtenlikle gülümseme gücü verebildiler.
Şimdi hepsine teker teker sımsıkı sarılasım var.

Ve tabii Dream.
Popo popoya yaşadık neredeyse, nasıl benden sıkılmıyor anlamıyorum :)

***

Bugün yaz programımın sorunsuz geçmesi için gereken son hamleyi de yapmış bulunuyorum.
Pasaportuma yeni bir vize basılıyor ve ben o vizeyle "yukarı yukarı ve uzağa"* gideceğim.
İniş yapacağım toprak parçasında benim gibi bir avuç insanla müzik yapacağım.
Gezeceğim, daha fazla müzik yapacağım, müzik dinleyeceğim, daha da fazla müzik yapacağım.

Daha kısa bir gelecekte de (yarın) aynı aktiviteleri gerçekleştireceğim: sevdiğim insanlarla, sevdiğim müziği paylaşmak.

Canımı sıkacak bir şeyler hep var, yok değil. Doğruya doğru, bir göbek dolusu sinirbozucu şey var hayatımda. Diyorum ya, huysuzum huysuz.
Ama son zamanlarda hayatımı bir köy yoluna benzetiyorum.
Arada sallanıyoruz, ve kayaları teğet geçiyoruz; ama gidiyoruz. Yolun kenarında kocaman ayçiçeği tarlaları uzanıyor ve camı biraz açıp derin bir nefes alınca, her şeyin yolunda olduğunu hatırlıyorum.
Yalnızca bu yazdan, ya da gelecek yıldan bahsetmiyorum. Bunların hepsi bu dolambaçlı yolun farklı etapları sadece. Ve bana gittiğim yere yaklaştığımı gösteren dev tabelalar...

Gittiğim yer ise ait olduğum, ve çok uzun süredir hasretini çektiğim bir yer.

Ve ne kadar huysuz olursam olayım,
çılgınca heyecanlandığımı ne sizden ne de kendimden saklayacağım!
Evet, evet, fazlasıyla heyecanlıyım.
:)

5.6.12

To. Do.

Hep hep hep hep hep yapacak çok işim var. Ya da bana öyle geliyor. Aslında öyle.

Ve aslında yapma sorumluluğunu üstlendiğim her şeyden de inanılmaz bir keyif alıyorum.
Ama hep yapmadığım, yapmak isteyip de bu daha büyük sorumluluklar sebebiyle yapmaya vakit bulamadığım şeyler kalıyor.
Bir de yapmak zorunda olup "amaan" dediklerim var ama o kendi halt yemem.

Herneyse,
asıl anlatmak istediğim, şu an laptopumun arkasında dolabıma asılı duran "to-do list"imin dramı idi.
Görüp görebileceğiniz en sevimli yapılacaklar listesi kendisi. Yalnızca benim kültürel ve sosyal gelişimimi, sağlıklı yaşayışımı destekliyor. Ama bilmiyor ki ben sabah 6'dan akşam 7'ye kadar gözümü bile kırpmıyorum ve eve geldiğimde tek istediğim tembellik, tembellik ve tembellik yapmak oluyor.

İşte bu yüzden bırakın sevdiğim bir romanı okumayı, okumak zorunda olduğum kitapları bile doğru düzgün bitirmedim.
Ya da her gün yeni işaret kelimeleri öğrenemedim.
Ya da her gün haber okumadım, araştırma yapmadım.
Ve elbetteki bir kitap yazmadım. (Yani listede kitap yaz demiyor ama, yazı yaz diyor. Bir şeyler çizikti baabında.)

Listeye en son sömestr tatilinde tik atmış olmak, boş kutucuklara baktığımda bazen beni gerçekten üzüyor. Çünkü bir çoğu öyle çok zaman alacak şeyler bile değil; ama inanın doğasında bu kadar tembellik olan bir insan için son 4 yıldır insanüstü bir performans sergiliyorum. Ve yapılacak listelerim ve sitemkar post-itlerimin arasında, bazen gerçekten de kendimi şu halde buluyorum:

To Do List, originally uploaded by Boy_Wonder.

Annemlerin söylediğine göre, biberondan süt içerken dilimi biberonun deliğine tıkadığım gibi uyuyakalan bir bebekmişim.
E gerisini siz düşünün.

4.6.12

Finaller mi?

Böylesine sakin geçen bir final dönemi hiç yaşamamış idim.
OH BE.

1.6.12

Mektup #8

"Lütfen beni yanlış anlama.
Ama bu, bu kadar kolay olmamalıydı.
Tamamen senin suçun olan yokluğunun hayatımızda, bir iki kelimeyle örülemeyecek bir yarık açtığını sen de biliyor olmalısın. Sana bunu ben söylememeliyim. Biliyor olmalısın.
Ve bu yüzden sakın sana karşı uzak davrandığımda bana olgun olmadığımı söyleme hatasına kapılma.
Çünkü gerçekten uzağız.
Aramızda dev bir boşluk ve üzerinde yürümemiz için ortaya attığın iki tane zavallı kelime var."