Sayfalar

çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.10.12

Easiest Girl Alive

Çikolata, müzik, kahve.
Kalbime giden yol bu üçünden geçiyor.
Bu kadar ucuz, bu kadar kolay bir kızım.
Utanırım sanıyorsunuz - utanmıyorum da.

5.2.11

Kısa-Tatil-Sendromu

Hiçbir şey yapmak zorunda olmamanın verdiği rahatlık hakikaten başka.
Yapmam gereken en zor seçimlerin evdeki kanepeler, ya da izleyebileceğim filmler arasında olması kadar güzel bir mutluluk yok. Yerli yersiz aşermeler üzerine 3-4 saatlik Sims2 maratonu yapmak da serbest. Pazar günü yurtdışından döndüğüm için evde bir orduyu beslemeye yetecek kadar Duty Free'den alınmış çikolata da mevcut. Nescafe stokumuz da yerinde.

Üzüldüğüm tek şey, hiçbir şey yapmama duygusunun tam olarak ruhuma işlemesi ve beni yararlı şeyler yapmaya itmesi iki haftada olacakmış gibi gözükmüyor.
Yani "bir fırsat bulsam yapacağım!" dediğim şeyleri bu tatilde yapacağımı hiç sanmıyorum.

Birkaç şeyi daha erteliyorum ve ertelememem gereken şeyler için de -kısmen- telaşlanıyorum.
Tatil hakikaten güzel şey;
Ama kursağımızda kalacakmış gibi geliyor.

Şimdilik biraz daha m&m ve iyi seçilmiş bir film...

25.12.10

Two Types of Women

"There are two types of women, I've found. There are those who are addicted to chocolate and there are bitches. Bitches are the sort of women wo say 'Oh, I couldn't possibly eat a whole Mars Bar, they're so sickly!' Or 'I find one square of dark chocolate more than enough, don't you?' Or, even worse, 'I'm not really that keen on chocolate. I'm more of a savoury person.' All said whilst nibbking conservatively on a Twiglet as if it's a sufficient substitute for sheer pleasure. What's all that about?"
(The Chocolate Lovers' Diet by Carole Matthews)

15.10.10

Çikolata Kokusu

Eve alınan çikolatalar ortada durduklarında ömürleri oldukça kısaldığı için, saklanıyorlar.
Ama durum şu ki: nereye saklanmış olurlarsa olsun, onları bulabiliyorum.
Bir çikolata krizine (ki neredeyse her gün bir tane yaşıyorum) kurban gidiyorlar...
Babamın bu konu üzerinde güzel bir yorumu var: çikolatanın kokusunu aldığıma inanıyor.
Mantıksız da değil hani...

Birkaç gün önce benim isteğim üzerine çikolata alındı, ve benim isteğim üzerine saklandı.
Birkaç gün önce yine çikolata krizine girdim, ama mutfaktaki kahveli-çikolatalı drajelerin varlığı Milka'ları aramaya olan isteğimi azaltıyordu.
Anı özetlemek gerekirse: mutfakta bir elim drajelerin olduğu dolabın kulpunda, diğeri alnımda; ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum.
Babam bu durumu fark edip "Kızım, ne yapıyorsun?" dedi.
"Bu drajelerin kokusu radarımı etkiliyor, diğerlerinin kokusunu alamıyorum..." dedim.

Bugün bu hikayeyi bu blogu takip eden sayılı insanla paylaştım; ama buraya yazıyor olmamın bir sebebi daha var:
Milka'ların yerini buldum...

Birileri beni durdursun...

20.9.10

Lindt

"A small pastry shop on Marktgasse in Zurich's old town in 1845. Confectioner David Sprüngli-Schwarz and his 29 year old son Rudolf Sprüngli-Ammann, who also trained to be a confectioner, dared to do something new: they decided to make chocolate. "


Çikolata, Lindt olunca daha güzel...