Biraz her şey, biraz hiç bir şey... Mutlaka bir yerlerde bir kahve kokusu, sakin bir melodinin tatlı duygusu...
son etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
son etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
16.10.12
The Blabbery.
"Be the man of your words."
How wrong is it, of us, all of us to think that this sequence of words should mean "Keep your promises".
A man of words is the least trustable if you ask me.
I am one of those of their words; and let me tell you: words are sneaky.
They don't come when you expect them to do so.
And when they do come, most probably on an improper occasion, they never come alone.
They bring their friends. And families. And acquaintances. And enemies. And every other word.
So, then, when you want to put a period down, they pull it down with their weight, all of them, make it a comma, so they can keep coming.
Sometimes they don't even bother doing that. They keep coming after the period.
There is no stopping them. No way.
So, how can one possibly expect a man of his words to be trustworthy. How, when we all know that it's not really up to him to be trustworthy or not.
It's the words' choice.
It's a conviction, decided by words and applied by words.
Therefore,
he leaves, because the words have come to the conclusion it's better for him to leave. And there is no reason to blame him, because the words have made him come this way, anyway.
2.10.12
"Complicate to clarify"
The Story of the End of the Story
BY JAMES GALVIN
BY JAMES GALVIN
To keep from ending
The story does everything it can,
Careful not to overvalue
Perfection or undervalue
Perfect chance,
As I am careful not to do in telling.
By now a lot has happened:
Bridges under the water,
No time outs,
Sinewy voices from under the earth
Braiding and going straight up
In a faint line.
I modify to simplify,
Complicate to clarify.
If you want to know your faults, marry.
If you want to know your virtues, die.
Then the heroine,
Who resembles you in certain particulars,
Precipitates the suicide
Of the author, wretchedly obscure,
Of that slim but turgid volume,
By letting slip:
Real events don't have endings,
Only the stories about them do.
9.3.12
Gece
Yalnızca bir kaç saniye sonra adını duyacağını biliyorsun, ve heyecandan titreyen elini durdurabilmek için önündeki sandalyenin sırtına ellerini koyuyorsun.
İsmini duyduğun anda beklediğin ama bu kadar yüksek olmasını beklemediğin bir alkış kopuyor, arkadaşlarla olmak ne güzel bir şey işte düşünmeden edemiyorsun...
Sahnede seninle çalma lütfunu göstermiş üç harika adama bakıyorsun, orada seninle olmaları olağandışı bir his, heyecandan söyleyeceğin iki üç lafı bile bir araya getiremiyorsun. Ama onlar senin ne demek istediğini iyi biliyorlar.
Müzik başlıyor, içinden vuruşları sayıyorsun, bu şarkı biraz sakat, nasıl başlayacağını bilemiyorsun.
Başlayamıyorsun da.
Ama önemli değil, kendine de böyle söylüyorsun, ve seni izleyenlere de gülümseyerek aynısını söylüyorsun.
Ve bıraktığın yerden devam ediyorsun, bu sefer oluyor, becerebiliyorsun.
Heyecan ve mutluluk ve olağandışılık bir birine karışıyor ve kendini müziğin ortasında buluyorsun.
Bazıları gözünün içine bakıyor, bir çoğu, bazılarıysa kendi aralarında konuşuyor gibi gözüküyorlar.
Ufak bir pürüzün ardından şarkıyı sonlandırmak için yavaşlıyorsun, arkandaki üç adama bakıyorsun, seninle yavaşlıyorlar ve müzik kesiliyor...
Bir kez daha beklediğin ama bu kadar yüksek olmasını beklemediğin bir alkış kopuyor, arkadaşlarla olmak ne güzel bir şey diye düşünüyorsun, bir kez daha.
Gecenin sonuna dek insanlarla konuşuyorsun, tanıdığın ve tanımadığın, güzel sözler duyuyorsun, yalnızca güzel sözler; çünkü öyle hoş bir yerdesin ki kötü bir şey söyleyecek olsalar bile insanlar bu düşünceleri kendileriyle tutacak nezaketi gösteriyorlar.
Gecenin sonunda aslında beklediğin ama bu kadar iyi olmasını beklemediğin bir sonla karşılaşıyorsun ve bu gecenin bir sonu olmadığını fark ediyorsun.
Gecenin sonu sandığın şey telefona gelen mesajlarla, yapılan telefon konuşmalarıyla devam ediyor. Kendini yatağa attığında bile uyuyamıyorsun, çünkü henüz hiçbir şeyin bitmediğin düşüncesi dudaklarını iki kenarından çekiştiriyor ve sen gülümsemeyi bırakamıyorsun.
Birkaç saat sonra sabah oluyor, ve her şey hala güzel...
O gecenin üzerinden birkaç gün geçse bile gece devam ediyor ve ne zamana dek süreceğini merak etmeden edemiyorsun...
İsmini duyduğun anda beklediğin ama bu kadar yüksek olmasını beklemediğin bir alkış kopuyor, arkadaşlarla olmak ne güzel bir şey işte düşünmeden edemiyorsun...
Sahnede seninle çalma lütfunu göstermiş üç harika adama bakıyorsun, orada seninle olmaları olağandışı bir his, heyecandan söyleyeceğin iki üç lafı bile bir araya getiremiyorsun. Ama onlar senin ne demek istediğini iyi biliyorlar.
Müzik başlıyor, içinden vuruşları sayıyorsun, bu şarkı biraz sakat, nasıl başlayacağını bilemiyorsun.
Başlayamıyorsun da.
Ama önemli değil, kendine de böyle söylüyorsun, ve seni izleyenlere de gülümseyerek aynısını söylüyorsun.
Ve bıraktığın yerden devam ediyorsun, bu sefer oluyor, becerebiliyorsun.
Heyecan ve mutluluk ve olağandışılık bir birine karışıyor ve kendini müziğin ortasında buluyorsun.
Bazıları gözünün içine bakıyor, bir çoğu, bazılarıysa kendi aralarında konuşuyor gibi gözüküyorlar.
Ufak bir pürüzün ardından şarkıyı sonlandırmak için yavaşlıyorsun, arkandaki üç adama bakıyorsun, seninle yavaşlıyorlar ve müzik kesiliyor...
Bir kez daha beklediğin ama bu kadar yüksek olmasını beklemediğin bir alkış kopuyor, arkadaşlarla olmak ne güzel bir şey diye düşünüyorsun, bir kez daha.
Gecenin sonuna dek insanlarla konuşuyorsun, tanıdığın ve tanımadığın, güzel sözler duyuyorsun, yalnızca güzel sözler; çünkü öyle hoş bir yerdesin ki kötü bir şey söyleyecek olsalar bile insanlar bu düşünceleri kendileriyle tutacak nezaketi gösteriyorlar.
Gecenin sonunda aslında beklediğin ama bu kadar iyi olmasını beklemediğin bir sonla karşılaşıyorsun ve bu gecenin bir sonu olmadığını fark ediyorsun.
Gecenin sonu sandığın şey telefona gelen mesajlarla, yapılan telefon konuşmalarıyla devam ediyor. Kendini yatağa attığında bile uyuyamıyorsun, çünkü henüz hiçbir şeyin bitmediğin düşüncesi dudaklarını iki kenarından çekiştiriyor ve sen gülümsemeyi bırakamıyorsun.
Birkaç saat sonra sabah oluyor, ve her şey hala güzel...
O gecenin üzerinden birkaç gün geçse bile gece devam ediyor ve ne zamana dek süreceğini merak etmeden edemiyorsun...
6.1.12
50 dakikalık uykularla, sonu gelmeyen günler hiç çekilmiyor.
"Nasılsın?" demeyi öğrenmeli her insan. Ve cevabı gerçekten merak etmeli.
Şimdi beynimi kapamaya gidiyorum, ben yokken kendinize iyi bakın...
Şimdi beynimi kapamaya gidiyorum, ben yokken kendinize iyi bakın...
16.5.11
The End
"This is a happy end

365.365 the end, originally uploaded by just.jessicarrr.
Cause you don't understand..."

365.365 the end, originally uploaded by just.jessicarrr.
"Everything you have done,
Why's everything so wrong?
This is a happy end,
Come and give me your hand
I'll take you far away..."
- Yael Naim
27.8.10
Ağustos Sonu Sendromu
E Ağustos geldi?
Ağustos geldi ve geçti hatta...
Tatil ne ara başladı, ne ara bitti anlamadım ki ben.
Herkes okulu ne kadar özlediğinden bahsediyor...
İnanın ben de okulda olmayı çok özledim; taşını toprağını, insanlarını, havasını çok özledim.
Ama okul mantığı şu an öyle uzak ki...
Dersti, sınavdı, yeni konuydu; bunlara hiç hiç hiç hazır değilim.
Ne yapacağımı bilemiyorum.
Şimdiden oldukça tedirginim!
Bitmek zorunda mıydın Ağustos?
23.8.10
Son Defa
"Her seferinde bunu söylüyorum.
'Son defa'.
Son görüşüm, son utanışım. Bitmiş olması gerekiyordu şimdiye kadar.
Bir şekilde evren bu sıfat tamlamasının üzerine kalın bir çizik atıyor.
Eskiden olsa -küçük olsam, ve umurumda olmasa- buna seviniyor olurdum. Bir çeşit işaret olduğunu düşünürdüm; senin de böyle düşündüğünü zannederdim ve mutlu olurdum.
Durumun böyle olmadığını bilmelisin.
Bu sefer eminim bak, son defa olacak.
Hepimiz rahatlayacağız.
Ne ben artık utanıp sıkılacağım, ne de sen içinden huzursuz olacaksın.
Hoşçakal."
***
"This is the last time
That I will show my face
One last tender lie
And then I'm out of this place
So tread it into the carpet
Or hide it under the stairs
Say that some things never die
Well I tried and I tried.."
That I will show my face
One last tender lie
And then I'm out of this place
So tread it into the carpet
Or hide it under the stairs
Say that some things never die
Well I tried and I tried.."
-Keane
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)