Biraz her şey, biraz hiç bir şey... Mutlaka bir yerlerde bir kahve kokusu, sakin bir melodinin tatlı duygusu...
15.8.11
14.8.11
Elma-Armut
Elma da desem,
Armut da desem,
Lolipop desem çikolata desem mandalinayı özledim desem,
Ne desem de sen çıksan?
Artık nerdeysen hakkaten çıksan?
Öef.
Armut da desem,
Lolipop desem çikolata desem mandalinayı özledim desem,
Ne desem de sen çıksan?
Artık nerdeysen hakkaten çıksan?
Öef.
12.8.11
Shuffle #13
"Stars in the sky were dancing
One night perfect for romancing,
The night a sinner kissed an angel,
He wanted thrills, she wanted love,
Oh but his sighs were tender
As he begged her to surrender,
The night a sinner kissed an angel,
And she believed that it was love
How was she to know that every lovely vow
Was part of the game he was playing,
But to his surprise he realized
Somehow he meant every word he was saying.
Yes, miracles can happen,
I know 'cause I saw one happen
That night a sinner kissed an angel,*
That was the night I fell in love"
- Franks Sinatra
*Bir gün bu şarkıyı dinlerken 'ben de' dercesine gülümseyeceğimi hayal ediyorum, mucizelere inanmıyorum ama herkesin güzel tesadüflere ihtiyacı yok mu?
One night perfect for romancing,
The night a sinner kissed an angel,
He wanted thrills, she wanted love,
Oh but his sighs were tender
As he begged her to surrender,
The night a sinner kissed an angel,
And she believed that it was love
How was she to know that every lovely vow
Was part of the game he was playing,
But to his surprise he realized
Somehow he meant every word he was saying.
Yes, miracles can happen,
I know 'cause I saw one happen
That night a sinner kissed an angel,*
That was the night I fell in love"
- Franks Sinatra
*Bir gün bu şarkıyı dinlerken 'ben de' dercesine gülümseyeceğimi hayal ediyorum, mucizelere inanmıyorum ama herkesin güzel tesadüflere ihtiyacı yok mu?
11.8.11
"Why, oh, why can't I?"
Yalnızlığımın bir işkence değil de; bir tür hayat felsefesi olmasını isterdim.
10.8.11
Stranger Than Fiction (2006)
"As Harold took a bite of Bavarian sugar cookie, he finally felt as if everything was going to be ok. Sometimes, when we lose ourselves in fear and despair, in routine and constancy, in hopelessness and tragedy, we can thank God for Bavarian sugar cookies. And, fortunately, when there aren't any cookies, we can still find reassurance in a familiar hand on our skin, or a kind and loving gesture, or subtle encouragement, or a loving embrace, or an offer of comfort, not to mention hospital gurneys and nose plugs, an uneaten Danish, soft-spoken secrets, and Fender Stratocasters, and maybe the occasional piece of fiction. And we must remember that all these things, the nuances, the anomalies, the subtleties, which we assume only accessorize our days, are effective for a much larger and nobler cause. They are here to save our lives. I know the idea seems strange, but I also know that it just so happens to be true. And, so it was, a wristwatch saved Harold Crick."
Güzel filmlerden daha çok sevdiğim bir şey varsa, o da fikri güzel olan filmler.
9.8.11
8.8.11
Geri Döndüm
Görüp görebileceğiniz en mavi, serinliği en güzel denizin iki adım ötesinde, kumların üzerine kurulu küçük kiremit bir çardağın altında, saçma bir rüzgarın eşliğinde geçen tatilden
"sonunda döndüğüm için mutluyum" dediğimde, bana herkesin kızacağına çok eminim.
Neden böyleyim ben de bilmiyorum ama, geçtiğimiz haftayı ölüm ve yaşam arasında kalmış zavallı bir hayalet gibi; huzur ve huzursuzluk arasında geçirdim.
İnsanın kalabalığın ortasında kendi kendine kalması mümkün olmuyor anladığım kadarıyla.
Kendimi yarım yamalak soyutlayarak, ne içinde ne dışında olabildiğim bir gruba hem ayak uydurmaya hem de kendimle kalmaya çalışıyordum.
Nasıl bir manyaklık belli değil.
Bir türlü tamamen mutlu olamadım.
İki kitap bitirdim gerçi, ki benim için oldukça başarılı; ve sanırım en memnun olduğum dakikaları David Nicholls'un One Day'ini okuyarak geçirdim.
İnsanların değiştiğini gördüm, muhabbetlerin tavırların hiç değişmediğini gördüm.
Yenilikten etkilenip, alışılmışlıktan bıktım aynı anda.
Herşeyin ortasındaydım sanki, oysaki dışında kalmaktı en başından beri planım.
Sonuçta herkes gibi gülmediğim için yine ben garip ve huysuz oldum; bir de onun sessiz, mental fırçasını yedik.
Sonra hiç beklemediğim bir şekilde alakasız biri, herşeyin sonunda, belki de şu an burada olmaktan çok olmayı dileyebileceğim bir evde, bu arada kalmışlığımı fark edip, etrafımızdakileri sorguladı.
Hemen ardından konu değiştirildi, bana baktı, ben ona baktım, şaşırdı, hiç şaşırmadım, 'olsun' dedim, şaşkın şaşkın önüne döndü. Ne düşündü çok merak ettim.
Bu yazının bu kadar dramatik olmasını beklemiyordum yazarken ama ruh halim de aynen böyle sanırsam. Üzerime Kürşat Başar'ın uzun cümleleri de yapışmış olabilir.
Herneyse.
Odama, kitaplarıma, müziklerime, yatağıma, yeşil duvarlarıma, buluşmayı beklediğim dostlarıma ve kendi kendimle kalabileceğim günlere geri döndüm sonunda. Bir sonraki yolculuğa dek, beni sadece ben ilgilendireceğim.
"sonunda döndüğüm için mutluyum" dediğimde, bana herkesin kızacağına çok eminim.
Neden böyleyim ben de bilmiyorum ama, geçtiğimiz haftayı ölüm ve yaşam arasında kalmış zavallı bir hayalet gibi; huzur ve huzursuzluk arasında geçirdim.
İnsanın kalabalığın ortasında kendi kendine kalması mümkün olmuyor anladığım kadarıyla.
Kendimi yarım yamalak soyutlayarak, ne içinde ne dışında olabildiğim bir gruba hem ayak uydurmaya hem de kendimle kalmaya çalışıyordum.
Nasıl bir manyaklık belli değil.
Bir türlü tamamen mutlu olamadım.
İki kitap bitirdim gerçi, ki benim için oldukça başarılı; ve sanırım en memnun olduğum dakikaları David Nicholls'un One Day'ini okuyarak geçirdim.
İnsanların değiştiğini gördüm, muhabbetlerin tavırların hiç değişmediğini gördüm.
Yenilikten etkilenip, alışılmışlıktan bıktım aynı anda.
Herşeyin ortasındaydım sanki, oysaki dışında kalmaktı en başından beri planım.
Sonuçta herkes gibi gülmediğim için yine ben garip ve huysuz oldum; bir de onun sessiz, mental fırçasını yedik.
Sonra hiç beklemediğim bir şekilde alakasız biri, herşeyin sonunda, belki de şu an burada olmaktan çok olmayı dileyebileceğim bir evde, bu arada kalmışlığımı fark edip, etrafımızdakileri sorguladı.
Hemen ardından konu değiştirildi, bana baktı, ben ona baktım, şaşırdı, hiç şaşırmadım, 'olsun' dedim, şaşkın şaşkın önüne döndü. Ne düşündü çok merak ettim.
Bu yazının bu kadar dramatik olmasını beklemiyordum yazarken ama ruh halim de aynen böyle sanırsam. Üzerime Kürşat Başar'ın uzun cümleleri de yapışmış olabilir.
Herneyse.
Odama, kitaplarıma, müziklerime, yatağıma, yeşil duvarlarıma, buluşmayı beklediğim dostlarıma ve kendi kendimle kalabileceğim günlere geri döndüm sonunda. Bir sonraki yolculuğa dek, beni sadece ben ilgilendireceğim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)