Sayfalar

14.1.10

Sanat Atölyesi

Okulun sanat atölyesini özledim...

Hafif bir boya kokusu olurdu her zaman. Her girdiğinizde kenarda köşede yeni yapılmış bir heykel, bir resim olur kurumaya bırakılmış. Biraz bakınmadan çalışmaya başlayamazsınız. Bir çoğunu önceden görmüşsünüzdür halbuki...
Sonunda kendi işinize başlamaya karar verdiğinizde gerekli malzemeleri ve daha fazlasını bulmak için birkaç çekmece karıştırmanız yetmiştir. "Aaa bu da burda mıymış?" deyip fazladan bir malzeme daha almadan edemezsiniz.
Sıra kolları sıvamaya gelir ve...
Ve özgürsünüzdür.
İster bir çamur parçası olsun, isterse eski dergilerden bir tanesinin üstüne boca ettiğiniz boyalar; ellerinizi iyice kirletmeden tatmin olamazsınız. Elleriniz yeterince kirli değilse, o yaptığınız eser de yeterince iyi değil demektir.
Biraz daha düzeltirsiniz, biraz daha eklersiniz,
Biraz daha düzelt, biraz daha ekle,
Biraz daha...
İçeri giren insanların "zil çalmak üzere" lafıyla uyanırsınız dünyanızdan.
Bu kadar çabuk mu?
Hele o bitirmeden bırakamama duygusu yok mu...
Sage'deki ingilizce dersinize girmeden önce kalan son dakikanızda kendinizi sanat bölümünde gezerken bulursunuz..
Matematik dersidir ve tek düşünebildiğiniz 'hangi arada, nasıl, nerden gitmeliyim' denklemidir..
Takrar ne zaman özgür olabilirim?

Bu sene bir kere kendimi orda buluşum dışında (bilinçaltım kendi kendine karar vermiş, uykulu oluşumdan yararlanmıştı) hiç gidememiş olduğumu yeni yeni fark ediyorum.
Tekrar gitmeli, tekrar eller kirlenmeli.
En kısa zamanda özgürlüğümü geri almalıyım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder