Hayal kurmaktan anlatılmaz bir keyif alıyorum.
Kurduğum hayaller olmasaydı; bırakın kendim olmayı, bir başkası bile olamazdım; çünkü hayattan nefret ediyor ve günlük bir egzersiz olarak, yok olmayı bekliyor olurdum.
Bahsetmek istediğim şey yeni yeni farkına vardığım bir şey değil. Daha çok, "sürekliliğini" yeni fark ettiğim bir şey. Doğru olduğunu bildiğim; ama her zaman için geçerli olduğunu şimdiye dek fark etmediğim bir olgu bu.
Hayatta hiç bir zaman, hiç bir hayaliniz tam anlamıyla gerçek olmuyor.
Duyulduğu kadar karamsar bir düşünce değil bu; anlatmaya çalıştığım şey hayallerin gerçek olmadığı ya da hepimizin boşa umut ettiği falan değil.
Hayaller gerçek oluyorlar; bunu kendimde defalarca kez yaşadım. Büyük ve küçük bir dolu hayalin -bana ya da başkalarına ait- gerçek oluşuna tanık oldum.
Tanık olduğum bir başka şeyse, bu hayallerin asla kafamızda canlandırdığımız gibi gerçekleşmediği.
Şuana dek gerçekleşen en büyük hayalinizi düşünün; üzerinde günlerce, aylarca, belki de yıllarca yaptığınız değişiklikleri. Eklediğiniz ayrıntıları ve gözünüzü kapadığınızda gözlerinizin önüne gelen resimleri. Bunca zaman şekillendirdiğiniz o hayal, tam da o resimlerdeki gibi gerçekleşmediğine eminim. Resimlere eklenenleri, hatta resimden çıkarılanları görebiliyor musunuz?
Şimdiye dek kurduğunuz tüm hayalleri gözden geçirin. Her birindeki eksikleri ve fazlaları..
Gerçi; hayaller gerçekleştiği sürece fazla sorgulamıyor insan.
Olanla yetiniyor çoğunlukla; çünkü nasıl olsa beklemekten yorulmuş oluyor.
Sadece bazen durup düşündüğümde, asla hiçbir şeyin kafamda kurduğum kadar güzel olacağını bilmek beni üzüyor. Olmasını istediğim, gerçekleşmesine ihtiyacım olan düşünceler ve hayaller asla kurduğum kadar güzel ya da iyi olamayacak.
Bu düşünce, -üzerinde yeterince düşündüğünüzde- gerçekten yorucu bir düşünce.
Ve belki de bu yüzden insanlar kitaplar yazıyor ve müzik yapıyorlardır.
Kurdukları hayallerin bir yerlerde gerçek olabileceğine inanabilmek için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder